02 Ocak 2016

ADRES

Kaybetmekten korktuğunu kaybediyor insan. Kaybetmeyeceğini bildiğini ise önünde sonunda yanında buluyor. Kader tüm beklentileri bırakmanı ve yere serileceğin anı gözlüyor muhtemelen. O yüzden kaybediyorsun. Hediyesini o büyük ana saklıyor olmalı.

Çok seversin misal; onsuz geçen tek bir anın dahi yoktur ama artık onu görmek, sesini duymak ya da ona ses vermek dilemezsin. Tüm sözlerin tükendiğinde... İçin tamamen dışına aktığında... Sağır kulaklara dönüp bir şey diyeceği gelmez o zaman insanın; her ne diyecekse gönlüne der. Ona aşkını, sevgini sadece kendi içinde ve sessizce yaşarsın o zaman.

Bu ikili sarmallar, kaderin durmak bilmez oyunları, yaklaşıp uzaklaşmalar, kavuşup ayrılmalar... Bunlar tam da senden alınmak istenen şeylerdir oysa... O kıvama geldiğinden ötürü... Sen ise tutunursun asırlık hikayene... Haklısın, zordur. Haklısın çıplak kalmak ve tek başına durmak kadere karşı - çok zordur... Dönüştürmen gereken, öğütmen gereken hatta - tam da budur aslında... Tutulduğun hikayeyi bırak ki, hikaye sana şekil veremesin artık; kalbindekinin şeklini alsın.

Hatırla ki, mutlu son yoktur; sadece içinde olduğun anda, mutlu başlangıç vardır. Hem birileri başlamayacak, sen ve birileri de başlamayacak - sen başlayacaksın... Hikayenin kahramanı da yazarı da sensen düğümü ve çözümü de sensin... Bu bir ikili oyun değil. Asla olmadı. Yine de bazen birimiz ötekini, bazen de ötekimiz birimizi olduğu yere çeker görünür. El ele vererek çıkarırız kuyudan birbirimizi... Öyle sanırız. El veren de sen, o elden tutan da sensin... Hem sayısız eli var O'nun.

Aşktan vazgeçemez asla insan ve değil mi ki "ayrılık da aşka dahil." aşktan kaçamaz da... Ne güzel sevmişsin, seviyorsun işte... İlla bir hesap yapacaksan senin kârın da bu oluversin...

Umut diyorsun - daima vardır. Ama ummak olmasın. Yazılan her ne ise hayır vardır - yazgı dilemek olmasın. Kavuşmak ve ayrılık var. Ayrı olmak ve kavuşamamak var. Var olanla savaşmak olmasın. Allah'ın bir bildiği var. Bilip bilmeden intizar olmasın. Olmayan her şey, kendisinden daha görkemli ve büyük bir şey oldurtmaya yoldur. Yeter ki insan, olmayanda takılıp kalmasın.

Gözyaşları boşuna değil. İnceliyor insan böyle böyle... Yolumuz değil aşıktan, aşktan - kendimizden geçmeye doğru... Yolumuz, yol olmaya doğru... Bölünmüş parçalarını birlemekte olduğun için ağlıyorsun. Bölünmüşlüğüne şefkatinden ağlıyorsun. Oysa sıradan bir insan, uyduruk bir hikayede var ettiği dramına ağlardı... Ağlamak kutsal; ağlamak, duygusal yüklerin akması senden ve erimesi... Ağlamak feraha çıkmak... Ağlamak gülmeye başlayacağının da işareti...

Gün ola harman ola... Sen merkezine dön. Her şey sana, en uygun şekilde dönecektir. Kendi içindeki bebeği, kendi sevgisi ona yetecek kadar büyütmeli ve her daim güvende olduğunu ona öğretmelisin. O zaman o da sen de tamamıyla özgür sayılabilirsiniz.

Her şeyin zamanı var - zamanı aşmanın da... Kendine güzel bak o vakit; canının canı gibi. Güçlü olmayı da dert etme o kadar. Nasılsa güç daima en hakikatli olanda... Mümkünse her şeyi sahibine bırak. Sadece ait olduğun yerde ol - sen biliyorsun zaten adresi...

Hiç yorum yok: