31 Mayıs 2011

Ayağa Kalk

Bir tek insan, tarihin akışını değiştirebilir. Bir tek insan, kendi kader yolundan yürürken insanlığın kaderini de yeni bir yola sokabilir. Bir tek insan, varlığıyla dünyaya ve insanlığa büyük bir armağan gibi tüm hayatını olağanüstü bir eser olarak yaşayabilir. O insan, sen olabilir misin; acaba sen, bu dünyaya büyük bir iz bırakmak için gelenlerden misin?

Cevabını duyar gibiyim; “Yok daha neler; ben dünyayı değiştirecekmişim de, insanlığın kaderini etkileyecekmişim filan…”

Oysa bilmelisin ki; zaten dünyayı değiştiriyorsun. Varlığın dünyayı ya daha güzel ve yaşanası bir yer yapmaya katkıda bulunuyor ya da tam tersi. Süpürdüğün sokağı görenler buradan bir sanatçı geçmiş diyorlarsa, söz söylediğin insanlar o sözden ilham alıp başka insanlara dönüşüyorlarsa, altına imzanı attığın işi eline alanlar bu imzanın sahibi ne özel bir adam diyorlarsa dünyanın kaderini değiştirmediğini kim söyleyebilir? Evet, etkin küçücük olabilir belki. Ama her şeyin diğer her şeyle, bir şekilde bağlantılı olduğu bir dünyada, bir kelebeğin kanat çırpışı, dünyanın diğer bir köşesinde kasırgayı tetikleyebiliyorsa çığı kopartan çığlık ya da bardağı taşıran damla neden sen olmayasın?

Etkinin sınırlı olacağından yakınma; ‘kabın’ kendince henüz küçük olabilir. Ama daha büyük bir kaba akamayacağını kim söylüyor? Kendinle kucaklaş ve kendinden taş...

Sen de bir kalemsin; yazmazsan ne işe yararsın insanoğlu? Yazarak tüket kendini ve izlerinde yaşa. Bir şiir yaz, bir şarkı söyle; dokunsun, girsin yabancı sandığın kalplere ve belki aşk için dökülen ılık gözyaşlarında yaşa. Bir söze dökül, ilham ol; şairin nefesinde yaşa. Bir resme ak, ressamın ellerinde yaşa. Sen bir renksin, hayat ise bir tablo. Sensiz bu tablo eksik kalırdı. Ressam değilim diye üzülme; O’na sen de lazımsın. Tabloda olmaktan, tabloya rengini katmaktan, O'nun fırçasıyla birlikte yaratmaktan hoşnut ol. O zaman göreceksin ki ressam ve eseri aynı şeydir.

Sen ümitsiz dolanırken de çok şey oluyor hayatta. Sen mutsuzluğuna yapışıp kaldığında da akıyor hayat. Öyleyse sen de durma; ak, karış hayata.

Lider olamayacağından ya da bir lider olarak doğmadığından dem vurma artık. Görsene diğer herkes gibi lider doğduğunu... Bir bebeğe, bir çocuğa bak; bir liderde olması gereken ne varsa onda görebilirsin. Sınırsız bir merak, sonsuz bir cesaret, sınırsız düşünme ve hareket etme özgürlüğü, özgünlük, deha, öğrenme hevesi… Eksik olan nedir? Sorumluluk bilinci ve tüm bu fevkalade özelliklerinin aslında bebeğin cehaletinden kaynaklanıyor oluşu. E zaten hayat dediğin şey de zaten içinde var olan o liderliği yeniden ve bu kez bilgiyle donanmış olarak ve sorumluluk bilinci içerisinde geri kazanmak değil mi? O ruh sende var, içinde o ruhla doğdun. Hakkın olanı almanı bekliyor hayat; içindeki lideri hatırlamanı ve yaşatmanı. O lideri kendi içinden tekrar doğurmanı; aşkla.

Lider ayağa kalk!
Bırakman gereken izi bırak.