16 Ekim 2011

Taşı Bırak

İnsan nedenini hatırlamaksızın kendini ortasında bulduğu karanlık ve tehlikeli bir kıyıdan, nehrin aydınlık ve tamamen güvenli tarafına geçmek için biraz mecburiyet içeren bir korku ve biraz da merak içeren bir cesaretle yola çıkar. Tehlikeli kıyı dünyaya geldiğimizde içine düştüğümüz zihinsel, duygusal ve fiziksel aczimiz ve cehaletimizdir. Aydınlık ve güvenli taraf ise güç, özgürlük ve bilgi içeren zihinsel, duygusal ve fiziksel olgunluktur.

İnsanın nehri geçerken suya kapılıp gitmemek için basacağı sağlam bir taşa; onun için bilinmezlerle dolu bu dünyada onu güvende hissettirecek bir fikre ve bu fikrin uzantısı olan davranış modellerine ihtiyacı olur önce. Ve insan hızla öğrenmeye başlar. Öğrendiği şey, her ne kadar an itibarıyla işine yarasa da aslında içine doğduğu bu sorunlu dünyanın sorunlu kurallarıdır. Dünya ve içindeki her şey; insanlar, ilişkiler, olgular bir bir etiketlenir böylece ve tüm etiketler için güvenlik açığını kapatacak bir cevap geliştirilir. Cevaplar tekrar edilir ve geçerliliği keskinleşir.

Ama akan suyun içerisinde, karanlık tarafa yakın hiçbir taş sürekli bir güvenlik hissi sağlamaz. Karşı kıyıya erişinceye dek daha sağlam bir başka taşa zıplanması ve ilerlenmesi gerekir. Çünkü karanlık insanı kovalamaktadır. Hayat değişkendir; kaos ve düzen arasında her şey dengesini yitirmekte ve yeniden bu dengeyi geri kazanmaya zorlanmaktadır. Yaşanılan beklenmedik acılar, öğrenilenlerin yanlışlığını sorgulatır böylece ve bilinenin terk edilmesi gerekliliği doğar sürekli.

Yol boyunca ilerleyebilmek için "ben kimim (yalnızlığın ve ayrılığın doğası ne?); burada ne işim var (korkunun ve karanlığın doğası ne?); hayat ne (bu tehlikeli görünen suyun doğası ne?) ve bu hayatı benim için kolaylaştıracak olan nedir? (cesaretin ve aydınlığın doğası ne?)" sorularına verdiği cevaplar sürekli değişmek zorundadır insanın. Zira sabit bir gerçeklik, psikolojik ölümü getirir ve hayat akışkandır.

Karşı kıyıya geçmek için ise son taştan da ayağını kaldırmalıdır; yani artık sorular-cevaplar, yol boyunca öğrendiği kavramlar-fikirler, korkuyu taşıyan ve yansıtan tüm o kimlikler, anlamsız ve gereksiz olmalıdır. Yükünü bırakmalıdır. Karşı kıyıda, tamamıyla güvencede iken; korkacak herhangi bir öteki ya da karanlık bir bilinmez yoktur. Şahit Ol'unası bir güzelliktir her şey artık sadece.