30 Mayıs 2014

Adam Gibi Ölmek

Adam gibi yaşayamıyorsa insan, adam gibi ölemediğindendir. Yaşamak güzeldir ve ölmek de öyle. Ölmeyi dışlayan, karşısına alan, ondan kaçan biri; aynılarını yaşamına da yapmaktadır.

Peki neden ölemez insan?

Çünkü bırakamaz. Hep sürsün ister; içinde olduğu, bildiği, alıştığı... Bazen bu, rezil bir şey olsa da...

Peki neden bırakamaz insan?

Çünkü biriktirdiklerinden vaz geçemez, onlara bağımlıdır ve açgözlüdür. Hiç kullanmadığı eşyaları, kıyafetleri, parayı, ilişkileri; ne bulursa onu biriktirir durur.

Peki neden biriktirir insan?

Çünkü korkar. Aç, açıkta, işsiz, parasız, sevgisiz kalacağından korkar. Daha da kötüsü başkalarına kıyasla geride kalacağından korkar. Eksik kalacağından korkar.

Peki neden korkar insan?

Çünkü unutmuştur. Hayatın ve aslında kendisinde hep var olanın sınırsızlığını, cömert ve bereketli doğasını, şefkati ve sevecenliği unutmuştur. Güvenmeyi unutmuştur.

Güvenmeyi, hakikatli yaşamayı; güzellikle yaşayıp layıkıyla ölmeyi hatırlamak istiyorsa insan, her nefes verdiğinde ölmeli ve hatırlamalı ki hiç bir şeye sahip değil. Her nefes aldığında can bulmalı, yaşamalı ve anlamalı ki her şey onun için var. Her nefes verdiğinde ölmeli ve bırakmalı ki içinde kuruyan, çürüyen, eskiyen ne varsa kenara çekilsin ve yeniye, tazeye yer açsın. Her nefes aldığında hatırlamalı yeniden ki kendini yırta yırta, kendini doğura doğura, yaşamın yeniden doğuşuna karışabilsin. İşte ancak o zaman, yaşamın ve ölümün ötesindeki sevgiyi ve onu saran sonsuz sükuneti duyumsayabilir.