17 Haziran 2013

GÖLGELER

Kritik, ilginç ya da zor ve aynı zamanda da dramatik ve lezzetli olmayan bir zaman, 'yok' zannımca ve hiç de olmadı. O her şeyi başlatan, dönüştüren ve de bitiren; hem ilk damlaydı hem de sonrakilerin ayrı ayrı her biriydi; sadece son damla değil.

O vakit her bir birey, Dünya tarihini yeniden başlatıyor, değiştiriyor ve yazıyor demektir. Dünya her an, yeniden karılan desteler gibi yeni bir hikayeye akıyor demektir.

İnsan, etkisinin ne kadar da büyük olabileceğini görmeden tohumlar ekiyor sürekli. Kendi başına çoraplar örüyor bazen; gölgelerinden düşmanlar icat ederek ve bazen de belki asla koklayamayacağını bile bile, bir güle inatla su veriyor; gönlüne dikenler batarken.

Nedir insanı yüce kılan? Cesaret mi, bilgelik mi? Düşmüşlüğünden zaferler çıkarabilmek mi? Nedir insanı karanlık hikayelerin dışına çıkaran ve aydın kılan? Aşkta ya da kavgada sınanmak mı? Eğrisini doğrultmak mı yoksa eğrisini de doğrusunu da bir kenara bırakmak mı?

Gönül diyor ki bu ara; DUR biraz. Tam ortasında bu çılgın telaşın, ne bir adım geri ne bir adım ileri; DUR. Kapılma hikayelere ki alır seni senden, savurur uzaklara... Zaferler de kazansan - asırlar boyu adınla anılacak; kaybedeceğin kendin olma, bir adın ne hükmü var? Öyle ya da böyle anılmanın ne hükmü var? Hem zaferlerin az mıdır bedeli - ki o bedeller de en az zaferlerin kendisi kadar hükümsüz... Yokmuşsun gibi yaşa iyisi mi; bu gölgeler aleminde sessiz, belli belirsiz; kendinden mesut bir gölge gibi. Hem olmak ne ki oldurmak ne olsun? Belki de gerçek kahramanlar, tarihe hiç not düşülmediler. Çünkü onlar gölgelere hiç inanmadılar - gölgelerin kendilerine inandıkları kadar.