26 Aralık 2008

Hele Deyiver


Ömür kelebek olmuş olmamış ne yazar
Kanatları özgürce çırptı mı güzellik deyiver
Yıllar sevdiklerinle çarpılmış sevemediklerinle bölünmüş
Hesap düze çıktı mı sen ondan haber veriver.

25 Aralık 2008

Daima


Sen daima bendesin. Sesin, kelimelerin, nefesin; benim içimde yankılanıyor ve neye el atsan, kime dokunsan ben o oluyorum. O üzerinden yürüdüğün köprüler, korktuğun kadar kırılgan değil. Sen de kırılgan olma bu kadar. Yanı başında, hazırda bekliyorum; hiçbir boşluğa - sonsuz ve bensiz düşemezsin. Seninleyim ve hep öyleydim. Bunu o ilahi melodi senin kulağına fısıldasın.

Sevgi - o içinde eridiğimiz her daim, asla eksilmedi. Aynı muhteşem şarkıyı söylüyoruz, aynı yollarda dolaşıyoruz, aynı gökyüzüne ve hatta aynı yıldıza bakıyoruz habersiz ve aynı gölgeyi peşimizden sürüklüyoruz. Lakin sen bazen ince bir sızı duyuyorsun, bir şeyler eksik diyorsun. Ben de o zaman eksiliyorum, kuruyorum. Sonra gülümsüyorsun basit bir ayrıntıya ve ben her ayrıntıda gülümseyecek yüzlerce şey buluyorum. Bana haberlerin gelmiyor sanma. Nasıl ki boşlukta gezinen kelimelerine bir cevapsa bu, bu kelimeler de sana ulaşacak, kaçınılmaz. Ve bil ki seviliyorsun sınırsızca.

Biliyorum. Oralarda bir yerlerde heyecanlı, kıpır kıpır, gözleri sevinçle yaşama ışıldayan; yüreği güvenebilecek kadar güçlü, her şeyin geçici olduğunu görebilecek kadar dingin; güzelliği her hücresinden fışkıran biri var. Onu görebiliyorum. Ve onu her hücremde seviyorum. Ondan bir an ayrı olmak istemiyorum. Onunla kısacık bir ömürden değil sonsuzluktan birlikte geçmek istiyorum. İzin ver tutayım onun ellerinden.

Biliyorum. Buralarda, çok yakında - yok kadar yakında bir yerlerde; kudretin, aşkın, sel olup gelen coşkunun; şefkatin nefesi var. Her nefesin ılık buğusuyla eriyor ve yok oluyorum - herşey varlığa dönmüşken tam da. Yok kalmak istiyorum; varmışım gibi. Var olmak istiyorum yokmuşum gibi. Lütfen gel tut ellerimden; sürsün bu buğu.

İnce bir örtü var ikimizin de üzerinde; şeffaf, yumuşak. Örtüyü kaldırmak an meselesi. Ve bu an; sınırsız bir zamana bölünmüş kadar uzak da değil üstelik. Ilık bir yaz esintisi yalıyor yüzümüzü. Göz kırpıyor sanki vuslat, daha yıldızlar bile görünmeden. Ve mekan genişliyor, açılıyor gökyüzü ve bütün yer; sanki tek bir nokta kendisinden taşıyor gibi.

18 Aralık 2008

Deli - Ölü


İnsanın mutluluktan çıldırmaması için ya cidden delirmiş ya da ölmüş olması gerekir.

Deli demek normal demektir. Normal demek ehlileştirilmiş demektir. Ehlileştirilmiş demek “ben mutluluktan çıldıramam; yemyeşil çayırlarda gönlümce koşturamam, yatıp güneşe karşı kıpırtısız duramam – çünkü benden bir şey kalmadı, hepsinden vazgeçtim” demektir. Ehlileştirilmiş demek tüm özgürlüğümü köleliğimi seçerken harcadım demektir...

Ölmüş demek “yaşamaktan vazgeçtim, heyecandan vazgeçtim, sevmekten vazgeçtim” demektir.

Yaşamaktan vazgeçtim demek “sebepsiz yere gülümsemekten, sebepli yere ağlamaktan, durduk yerde şarkı söylemekten, tanımadığım birisiyle kucaklaşmaktan, yağmurda ıslanmaktan, yetersizi yeterli bulmaktan, yeterliyi muhteşem yapmaktan” vazgeçtim demektir.

Heyecandan vazgeçtim demek “oyun oynamaktan, tehlikeye atılmaktan, bir çılgınlık yapmaktan, kalbini ortasından çatlatacak kadar aşk içinde olmaktan” vazgeçtim demektir.

Sevmekten vazgeçtim demek “nefes almaktan, nefes vermekten, canımdan, cananımdan ve hatta – beni her zaman ve sınırsızca sevmekte olandan” vazgeçtim demektir.

İnsanın mutluluktan çıldırmaması için ya cidden delirmiş ya da ölmüş olması gerekir.