22 Haziran 2009

Sular Akar

Sular sevdiğine başka sevmediğine başka akmaz.
Sular akar.
Sular sevildiğinde başka sevilmediğinde başka akar.
Sular akar.

Hayat sevdiğine başka sevmediğine başka bakmaz.
Hayat bakar.
Hayat sevildiğinde başka sevilmediğinde başka bakar.
Hayat bakar.

Aşk İçinde

Zamansızdır aşk. Evveli yoktur; sonrası olmayacaktır. Ezelde aşka düşmüşsündür ve ebediyen âşık kalacaksındır. Aşk içindeysen; zaten her şeyin, hep aşk olduğunu; aşktan gayrı bir şeyin hiç olmadığını bilirsin. Aşk içindeysen; yeni başlayan bir şey olmadığını ve ne yaşanıyorsa bitimsiz olduğunu bilirsin. Sonsuza dek yanacağını ve hep gürül gürül çağlayacağını bilirsin.

Mekânsızdır aşk. Sadece âşık ile maşuk arasında bir yerlerde yaşanmaz. Burada, orada, her yerdedir. Herhangi bir kaba, herhangi bir bedene; hatta bir gezegene bile sığmaz. Her mekâna işler ve doldurup mekânı, yine de taşar; sonsuzun kara deliklerine. Aşk içindeysen her yerdesindir ve her yer senindir. Aşk içindeysen gidilecek bir yer olmadığını bilirsin. Nereye gitsen yanacağını ve her yerden çağıldayacağını bilirsin.

Bilirsin bilmeye de dönüp bakmazsın bildiğine. Hem bilmesen ne olacak ki aşk sana yeter.

Aşk herkese yeter.

Bir tek aşk, tüm zamana ve tüm mekâna yeter.

Bir tek aşk, tüm zamanı ve tüm mekânı siler.

Bildiğine dönüp bakarsan, anlamaya, ad koymaya kalkarsan dışına çıkarsın aşkın… Olmadık mekânlar yaratır, olmadık zamanlar kurarsın. Olmadık hayatlar yaşar, olmadık acılara dalarsın. Sanki aşkın dışındaymış gibi hatta aşkı ararmış gibi yaparsın ve ne kadar aransan da bulamazsın. Aradıkça anlamı; daha da yayılır; geçmiş ve gelecek arasına sır. Uzaklaşır her mekân; küçücük kalır içinde gerçek. Tüm dünyayı da gezsen saklandığı yerden çıkartamazsın. Kaybolursun olmadık dağlarda ve çıkamazsın sığ sulardan – bir türlü engin denizlere.

Anlam taşıyan her şey aşk içindedir. Aşkın dışına çıkan her şey anlamını yitirir. Anlamsız her şey yavanlaşır, zoraki yaşanır. Anlamsız görünen her şeye ego bir anlam uydurur. Herkesin kendince sebepleri, açıklamaları vardır. Yazık ki, sabah akşam su taşısan da döndüremezsin değirmenin çarkını. Zavallı olmak budur. Zavallı olmak aşk içinde dönmek varken düşmemek için tutunacak dal aramaktır. Kayıp olmak budur. Kayıp olmak anlamsız, aşksız kalmak, kurumaktır.

Asla düşündüğün nedenlerden ötürü öfkeli değilsin. Onun ya da bunun yüzünden değil çilen. Aşksızlığa isyandır meselen – anlasana. Göğe erişmek, yükselmek isterken kökü toprağa inememiş, açıkta kalmış dev bir çınar gibisin. Her an yıkılabilirsin. Tutunmaya çalışma bırak; yıkılıversen bulacaksın. Evine dön. Toprağına karış. Korkma. Aşk içinde incitilemezsin.

Asla düşündüğün nedenlerden ötürü korkmuyorsun. Öfkelisin, korkuyorsun; çünkü orada olmayan bir şeyi görüyorsun. Apaçık, aşikâr olanı göremiyorsun; aşkı göremiyorsun. Açık arazide gökyüzünü, ağaçları, kuşları; rüzgârın şarkısını, kelebeklerin dansını görmüyorsun. Börtü böceğin sana seslenişini duyamıyorsun. Sana gördüğünü söylediği umutsuz mücadeleyi bire bin katarak anlatan kör bir yalancıya kanıyorsun. Evine dön. Aç gözlerini. Şarkıya karış. Korkma. Aşk içinde kandırılamazsın.

Çok meşgulsün. Meşguliyetin tüm kapıları kapatıyor. Güzellik gelip geçer canım benim. Zamanında koklayacaksın gülleri. Aşkın her mevsimini ayrı yaşayacaksın. Bal verdiğinde çiçekler, arılar almasaydı aşkla, döner miydi dünya aynı mutlulukla? Yanarak koşuyorsa ateşe, ateş yakmaz pervaneyi canım benim. Korkma! Ateşe atıl. Aşkın yanında ölüm nedir ki? Aşk içinde ölümü tadamazsın.

Ardından baktığın; aşk değil. Gelmesini umduğun; aşk değil. Aşk daima şu anda ve aşk daima burada canım benim. Evine dön! Durma! Bu yakadan öbürüne haykır türkülerini, şarkılarını… Del geç, kara kıyametini aşksız kalmışların; öksüzlerin, bahtsızların… Başka nasıl açılır gökyüzü; başka nasıl gösterir güneş aydınlık yüzünü? Tek şansın kaldı görmüyor musun? O da aşk. Aşk; hemen şimdi! Bakınma ötelere öyle. Aşk; hemen burada! Aranıp durma. Sendedir aşk. Sorma başkasına; Aşk içinde bir başkası hiç olmadı ki…

15 Haziran 2009

Aşkın Kapısındaki Cellat

Seni tanımadan evvel
Bilmezdim cehaletimi..
Ne vakit ki boyun eğdim
Ne vakit ki kanayan gönlümü
Ellerine verdim;
Ve seni de sevdim
Açıldı kapılar.
Nihayet senden de geçtim.