29 Ekim 2013

AŞK

Onun için 'var' denilemez ve O 'yok' kılınamaz.
O, isminden aladır. Ama her ismi, cismine işaret eder.
İlla bir isim lazımsa ona, hepsi ve hiçbiri denilebilir.

Yürek, yanmışsa onun izlerini taşır; akıl, zamanda onun izlerini sürer.
O ise hem la-mekandır hem de la-zamandır.

Duygular da düşünceler gibi ölümlüdür. O, ölümsüzlük yurdudur.
Doğrular da yanlışlar gibi zamanla eğrilir. O, tüm yanlışları doğrular.

O, var olmak için seni seçti
Ve sen dilersen, onda yok olmayı seçebilirsin.
O, yokluk sahasından varlık sahasına gezinir durur
Ve sen dilersen, varlık sahasından yokluk sahasına gezinebilirsin.

28 Ekim 2013

SUSUZ YAZA HİKAYE

Oturur konuşurduk. Daha doğrusu o konuşur, anlatır, cıvıldaşırdı. Neşesi, enerjisi taşar; evimi, Dünyamı, can yurdumu doldururdu. Hala da dolu her yer; onun sesiyle, kokusuyla, güzelliğiyle.

Ben daha çok dinlerdim. Ama güzel dinlerdim. Mahur bir şarkıyı dinler gibi. Sükutum çok zaman dinlendirse de bazen telaşlandırırdı onu. Ne düşünüyorsun der, merak ederdi. Sezerdim; cevaplarımı pek beğenmediği de olurdu. Bazen de anlamaya çalışırken sorular sorardı bana. Üst üste üç sorudan sonra kafam karışırdı. O da “güzel gönlünü yordum mu senin yoksa” diye gönül alırdı. Öyle güzel gönül alırdı ki, güzel gönlümü daha sık yorsun isterdim. Oysa güzel gönül onunkisiydi ve onu yoran bendim daha çok.

Çok netti, zerre eğrilik göstermedi bu ilişkide. Açıktı, şefkatliydi, vericiydi ve çokça bağışlayıcı… Ben ise kendimle ve daha kim bilir nelerle meşguldüm. Sessizliğimden ve sıradanlığımdan mesut; şiirler yazıyordum. Şiirlerim, anlattığı güzelliklerden değerliydi. Güzellik yanıbaşımdaydı oysa ve ben onun şiiriyle meşguldüm. O yüzden ben, sığlarda geziniyordum. O ise derinine dalıyor ve yaşıyordu. Ben evden slogan atanlardandım. O ise bıraksan sokakta tomaların önüne koşanlardan…

O benim ilk göz ağrımdı. Elbette sevmişliğim vardı ve sevilmişliğim de evvelinde. Ama böylesi severek, böylesi sevilmişliğim yoktu. Kıymetlimdi; öyle de hala. Lakin kıymet bilemedim. Örseledim onu. Sınırsız bir özgürlük ve anlayış beklerken şuursuzca haddimi aştım. Önceliklerini sezemedim, hırpaladım güzel gönlünü, anlayamadım onun tek sığınağı olduğumu; sığındığı zamanlarda sabır gösteremedim usulünce - kestirip attım bazen; zamansızlığını göremeden zaman diledim ondan ve ortada bıraktım acımasız sözlerle - kışta kıyamette.

Nihayet izin veremedim sessizliğine. Kendi kabuğuna çekilmek dilediğinde bile anlayamadım; fazlalığımı, ileri gittiğimi ve gölgeye döndüğümü... Kaybetme telaşına kapıldım. Onu geri kazanmak için oyunlar oynadım; hiç bilmediğim oyunlar... Kazanmak için oynadıkça kaybettim. Kaybetmekten korktukça kaybettim. Gitti ve yolundan döndüremedim.

Gönül katlanamadı; onun cıvıltısı olmadan mahşeri ıssızlığa. Oysa sessizlik benim mekanımdı. Pekala susabilirdim. Susmaya çabaladım da çok. Ama tam da oldu dediğim zamanlarda - olmadı. Çığlıklarım arşı aldı; sessizliğini en çok özlediği zamanlarda belki, ona erişti ve bir daha dağladı yüreğini. O içimdeki sessiz mekan, onun gidişiyle, gürültülü ve soğuk makinelerin aşk öğüttüğü bir fabrikanın bacası gibi acı tüttü. Öyle çok öğüttü beni o ıssızlık ve öyle çok tüttü ki isli acısı karanlığımın; ne haykırmaya nefesim ne de dillenecek sözüm kaldı.

Onun dileği böylesi bir sessizlik miydi bilemiyorum. Ama oturup konuşur, cıvıldaşırken – göz göze; birbirimize akarken ve doldururken yüreklerimizi – aşkla; şimdi üç kuruşluk dertlerle günümüzü dolduracağız. Aşktan düşmüşlüğümüzün sızısını, bir zaman aşkla yükselmişliğimizle avutacağız. Aşk bizi kendimizden öteye taşırdı ve şimdi döndük mü başa – en susuz yazımıza?

KIRK TİLKİ

Bir derdim var, kırk tilkiye anlattım.
Kırk tilki dolaşır oldu başımda.
Bir derdim var, kendime anlattım.
Sustu; oturdu kaldı karşımda.

23 Ekim 2013

Yetmez mi?

Benden gittiğin her gün için
Koca bir asır bekledim
Yetmez mi?

Benden uzağa her adımın için
Issız kıtalara sürgün yedim
Yetmez mi?

Benden uzakta her nefesin için
Bir ömür heba ettim
Yetmez mi?

Sitemkar her sözünde bir;
Her sessizliğinde bin vurgun yedim
Yetmez mi?

Evet sensiz de yaşıyorum
Ve evet sensiz de sevebiliyorum
Ama sensizliğin bu kadarı,
Yetmez mi?

Bak gururumu çiğneyip bir daha söylüyorum;
Seni seviyorum ve çok özlüyorum.
Yetmez mi?

18 Ekim 2013

Çık Yalnızlığından

Yalnızlık -
Ötekinde
Kendi izini sürmektir

Yalnızlıktan - aşk
Çıkartılamıyor sevgili
Çık yalnızlığından

Zaman Öldü

Zaman soğuk bir ceset;
Ortada bırakılmış; kokuşmuş...
Konuşmak; iç geçirmek;
Sese bürünmüş; sessizliğe adanmış...

Susayım ve zaman ölsün o halde.
Zaman ölsün ve ben susayım.

Ben Benim

Sormayın artık;
Kimim – kim değilim.

Bir çiçek değilim;
Bahar benim.
Hiç sorulmamış soruların cevabı,
Kendine akan kaynağın
Ta kendisiyim.
Hem şeytani, hem karanlık
Alabildiğine nurlu;
Alabildiğine aydınlık
El değmemiş, pür-i pak;
Her daim masumiyetim
Gece değilim,
Doğan gün değilim.
Ateşinden yanıp tutuşan;
Güneş benim.
Var kadar uçucu,
Yok kadar sahici
Oldum olası böyleyim.

Ben benim ve kendimden eminim.

SİYAH - BEYAZ

Siyahtır; aslında hep aranan ve bulunamayan
Siyahtır; her şeyi yutan ve koynunda tutan
Siyahtır; gölgeleri doğuran ve hep gölgede kalan.
Kendinden geçmeyendir siyah
Aşk için, aşka bile yüz vermeyendir
Siyahın asaleti de bundan

Yüzbin şeyi çağırandır beyaz
Ve sevgilisidir, ona koşan yüzbin şeyin
Yine de hep yalnızdır beyaz
Çünkü masumiyet - leke kaldırmaz

11 Ekim 2013

/Acı

Sesindeki
Dışlayıcı tını
Uzaklık
Ayır/acı mı?

Dilindeki
Yaban tadı
Ayrılık
Say/acı mı?

Kokun ki
Canda kaldı
Aşka
Kir/acı mı?

10 Ekim 2013

SESLER

Senin bir sesin varsa
O başkasının da sesidir.
Bir ses çalındıysa kulağına
Dilleyen senin nefesindir.

Tüm sesler döne dolana
Sahibini ararlar da
Sağırdır tüm kulaklar
Ancak sessizliğe kucak açarlar

09 Ekim 2013

Yaz ki

Yaz ki yalanların, kendi sözünden utansın.
Yaz ki yoluna aksın, tüm işe yaramazların.
Yaz ki hepsinden geriye bir ihtimal daha kalsın.
Okuduysan yeterince, yaz ki kendini de okuyasın.

GİTTİ

Geleni sevdim; gideni sevdim;
'giden' - benden gitti.

Dünyadır kandım; cahildim kırdım;
'aşk' - benden gitti.

İçimden ne geçtiyse söyledim;
'günah' - benden gitti.

BİRİNİN

Sen savruluyorsun uzaklara
Ben merkezde dönüp - duruyorum;
Ellerim acıyor ama
Birinin bu ipi
Tutması gerek

Sen açıyorsun goncasın daha
Ben inceden kanayıp - duruyorum;
Yüreğim acıyor ama
Birinin bu dikene
Batması gerek

Sen kayboluyorsun karanlıkta
Ben güneşe bakıp - duruyorum;
Gözlerim acıyor ama
Birinin sana gözü gibi
Bakması gerek