21 Şubat 2013

Bırak


Önce dalgalar (= hayat), sağdan soldan vururken kumdan bir kale yapacak (kendin için değerli bir amacı gerçeğe dönüştürecek) güce sahip ol.

Sonra bir bak bakalım; kumdan kalen her devrildiğinde, onu bir daha yapma gücün var mı ve hatta bir daha...

Sonra oyunundan sıkıldığında (=amacın sana anlamsız görünmeye başladığında ya da yeni bir amaç onun yerin aldığında) sil baştan başlama iradesi sergile ve başka bir şey yap; daha güzel bir şey yap.

En sonra iradeyi de asıl sahibine bırakacak kadar güven içinde, 'yapmak sevdasını' bırak. Bırak senin amacın, hayatın amacı olsun ve hayat dileğini en güzel şekilde senin de aracılığınla gerçek kılsın. Aslında birlikte yapılışına şahitlik et. Kendi toprağını, hayatınkine kar ve hayata, güzelliğe karış...

19 Şubat 2013

Hakikatli Sevgili


İnsan kendine yakınlaştıkça anlama çabası ve arayış; yerini, arayan ve arananın, insanın içinde kendiliğinden buluşmasına bırakır. Buna illa ki bir ad gerekiyorsa, aşk denilebilir.

Aşk, ilhama vesile olmaktır. Şiire söz, şarkıya nefes olmaktır. Arayana hedef, aranana kâşif olmaktır. Yola yolcu, yolcuya yol olmaktır. Hayat her ne dilemiş, murat etmişse varlığımızdan yana, o murat içinde erimiş olmaktır.

Seven, sevilen bahanedir; aşk, her an ve her daim, kavuşma sevinci olmaktır. Aşkı yazan kalem, yazdıkça tükeniyor olmaktan lezzet bulur ve yazdıkları hakikate işaret dahi etse, tamamen tükenmedi ise yalan olur.

İlişki ise başka bir şeydir. 'Görünürde bile olsa ayrı ve temelde benzersiz ölçüde farklı' oluşumuzu kutsamak ve bir dansa dönüştürmektir. Bana sorarsanız sevgili, koynunda hem kendini bulabildiğin hem de kendini daha da çok sevebildiğin kişidir. Bu haliyle hakikatli bir sevgilinin varlığı, kaçınılmaz olarak insanı yeni olmaya ve daha da büyümeye cesaretlendirir. Hakikatli bir sevgili,dansın coşkusunu büyütür.

08 Şubat 2013

Vak'a

Söz bir iddiadır.
Şair iddia makamı.
Her sözün iddiası farklıdır.
Bu yüzden her şair ayrı bir vak'adır.

ÖMÜR

Asıl dururken kopyalarla eşelenmek ne ki?
Lezzet dururken bir vaade kapılmak ne ki?
Ne yarına devreden umuttu ömür;
Ne dünden vaat edildiydi.
Hediyenin kendisi o; ta kendisi…

Bağımlılık - Acı - Özgürlük

İnsan fiziksel, duygusal ya da zihinsel olarak, kendisini 'onsuz var sayamadığı' bir şey ile özdeşleştirdiğinde 'bağımlılık' ortaya çıkar. Bu bazen bir ilişki, bir sevgili, bir fikir, bir bilgisayar oyunu, bir rutin, bir madde ve bazen de duyguları ya da bedeni olabilir.

İnsan bağımlı olduğu şeyi, son derece masumane bir ihtiyacı gidermek için hayatına çeker ve var kılar. Bazen katlanamadığı yalnızlığına çare olsun diye, bazen anlaşılmamış ya da yeterince sevilmemiş olmanın yükünü hafifletmek için, bazen kaldıramayacağını varsaydığı yüklerle yüzleşmekten kurtulmak için...

Kendini keşif ve oluş yolculuğunda, ben olmayan her şey; tüm bağımlılıklarım benden koparılır ve tüm ihtiyaçlarımı gidermenin dolaysız yolları kendi içimde keşfedilir. Bu yüzden özdeşleşme ile birlikte ortaya çıkan bağımlılık sona erene; kendimle yüzleşip ihtiyacımı kabullenene ve olduğum kişiyi kalbime alıp çemberi kapatana dek acı kaçınılmazdır.

Acı; zihinsel,duygusal ya da fiziksel olarak bağımlı olduğun şey, bünyenden kopup ayrılırken ortaya çıkan şeydir. Acı; et, tırnaktan ayrılırken ortaya çıkan şeydir. Acı; senin saydığın, kendinden bir parça yaptığın, senden koparken ya da koparılırken ortaya çıkan şeydir.

Sınırlı ve dış kaynaklı hiçbir şey, ben değilim ve olamam. Bu yüzden insan, sadece kendisi olarak özgür ve fakat kendisini sevgiyle tüm evrene bağlı hissedene dek acı, kaçınılmazdır ve en büyük yol göstericidir.

Ancak ve ancak psikolojik acılarından özgürleşmiş bir birey, ihtiyaçlar üzerine bina edilmemiş, gerçek bir ilişkiyi yaşayabilir ve yeni acılar üretmeden, gönül bağları kurarak ilişki içinde olduğu her şey ile birlikte lezzetli bir hayat yaratabilir.