23 Şubat 2010

Sesten Nefesten Öte

Tüm ünvanlardan öte kimsin?
Tenden, bedenden öte kim?
Zevkten, hevesten öte nesin?
Sesten, nefesten öte ne?

Bir söz isen kulağın nerede?
Bir göz isen görenin kim?
Bir can isen cananın nerede?
Canan sen isen sevenin kim?

Hayatlar boyu biriktir istersen kendini
Yüce bir yer inşaa et kendine, bir saray
Yine de göremezsen saadeti
Yak elindekini ve savur küllerini..

13 Şubat 2010

KAR


Bir ilişkide kendini bulamaz insan. Nasıl bulsun? Ötekiyle uğraşmaktan, kendine dönmeyi beceremez ki bir türlü.

Ayrık dünyaları var ilişkinin, sınırları var; ben var bu yanda, sen var öte yanda. Nedir ki bir ilişki o zaman; kendine teğet yaşamak en fazla...

Hem nedir insan? Nerededir insanlığımızın sınırları? Bedenimizde mi? Düşüncelerimizde ya da algılarımızda mı? Nedir ki bir insanın kimliği? Ben dediğimde anlattığım ne? Sen dediğimde benden ne kadar ötedesin? Ben dediğim bir yanılsama; sahte bir kimlik; en nihayet köpük köpük uçuşup kaybolacak bir baloncuk değil mi?

Söylesene; baloncuk patlayınca ne saçılır her yana...

Baloncukların ritminde ve ahenginde ifadesini bulacakken sevgimiz, birbirinden bihaber, ayrık dünyalar gibi uçuşuyoruz oradan oraya. İlişki dediğimiz şey ise birbirine yapışıp ötekine izin vermeyen ve birlikte aşağı çöken iki baloncuğun hazin hikâyesine dönüyor: Ne ben sana ne sen bana

Kar yağıyor... Her kar tanesi kendi ritmiyle, istediği gibi hareket ediyor ve ilginçtir hiçbir tane ötekine yapışmıyor. Yine de müthiş bir uyum ve bütünlük içinde hepsi. Hiç acele yok. Hiç kavga yok. Hiç endişe yok. Sevginin dansı bu olsa gerek. Sonra hepsi buluşuyor çatıların, ağaçların, toprağın üzerinde. Birleşiyor, karışıyorlar birbirlerine; tüm yanlışları bembeyaz bir masumiyetle silercesine… Aşk ta tam olarak bu olsa gerek…