27 Nisan 2007

Hiç - Bir - Her - Şey

Hiçbir şey olmayı göze alamayan, herşey olamaz.

26 Nisan 2007

Aslını Koru-ma



Tohum filize, filiz ağaca dönüşmeden evvel korunmaya ihtiyaç duyar. Bebek çocukluğa, çocuk yetişkinliğe geçiş yapmadan evvel korunmaya ihtiyaç duyar. (Bir zaman birileri tarafından korunmuş herkes de zamanı geldiğinde bir başkasını ve o güne dek kendisini koruduğunu düşündüğü şeyi; kişiyi, kavramı vs. koruma içgüdüsüyle hareket eder.)

Koruyucu ister bir kabuk olsun; ister bir duvar ya da çit; isterse bir insan ya da devlet; aynı zamanda bir esaret te yaratır. Özellikle de artık bu korunmaya ihtiyaç kalmadığında.

Kabuk çok sert ise içindekinin filizlenip dışarı çıkmasına izin vermez ve onu öldürür. Anne çocuğunu her şeyden ve herkesten sakınıyorsa çocuk, tehlikeli bir dünyada tehlikeyi bilmediği bir anne kucağına tutsak kalır. Annesi olmadığında ise bu dünya ile baş edemez. Dış dünya ile bağlantısı kopmuş bir ülkenin vatandaşları gün gelip iletişim kanallarından bir sızıntı olduğunda var olduğunu sandıkları güvenliğin ve hatta üstünlüğün sanal olduğunu fark ederler. Üstelik belki de devletin, vatandaşını değil bizatihi kendisini (hükmeden devlet kavramını) yaşatmaya çabaladığını görüp sükut-u hayale uğrarlar.

Belli bir koşu mesafesi olmadan havalanamayan kuşlar gibiyiz. Kanatlarımız uçacak, bacaklarımız o mesafeyi hızla koşacak güce erişinceye dek bizi dış tehlikelerden koruyan bir duvar/çit/koruyucu gerekir. O güce sahip olduğumuzda ise bizi koruyan duvar artık uçmamıza engel olan bir gardiyan olmuştur.(Aynen hayvanat bahçelerinde üstü açık kuş kafeslerinde olduğu gibi)

Ten de böyledir. Bu dünyada var olabilmek ve öğrenebilmek için ona ihtiyaç duyarız. Ama ten olduğunu düşünmek, insanı kendi gerçeğinden ayrı tutan ve yalan dünyasından kopmasına engel olan bir tuzaktır.

Beni ben yapan (ya da yaptığını düşünmeyi seçtiğim) düşüncelerim de öyledir. Bugün seni koruyan o düşünceler yarın seni öldürürler. Çünkü sen yaşayan bir varlıksın ve yaşayan her varlık gibi büyümek, gelişmek, değişmek ve işe yaramayan "seni" öldürmek zorundasın. Ya büyürsün, öğrenirsin ve özgürleşirsin ya da aynı kalırsın ve güçsüzlüğünün esareti içinde her gün ölürsün.

Ya ölürsün ve yaşadığını sanırsın ya da kendini (artık miadını doldurmuş düşüncelerini ve onların yarattığını sandığın seni) öldürmeyi seçersin ve yeni bir hayata kanatlanırsın.

Kanatlarınız güçlü yüreğiniz cesur olsun...

24 Nisan 2007

Nihayet Sadece Seveceksiniz

Kaybolduğunun farkında olan ama kendisini nasıl bulacağını bilmeyen bir zavallı gibi hissetmek nedir bilirim. Bir adım ötesi aydınlığa açılan görkemli bir kapıdır ve sadece çok az cesur insan, bu kapıdan geçebileceğini düşünür. Oysa kapı, cesur olan ya da olmayan herkese ve daima açıktır. Şu anda açıktır.

Kapıdan geçerek tutsaklığını ve acılarını sona erdirmeyi arzulayan için formül basittir aslında: "Sevebilme kapasitemizi tüm alemi içine alacak kadar büyütmek." Çünkü alem bizim kim olduğumuzun bir yansımasından ibarettir. Tüm alemi sınırsızca ve koşulsuzca sevdiğinizde kendinizi de bir bütün olarak kabul etmiş ve sevmişsinizdir artık ve hiçbir ayrılık kalmamıştır yadsınacak.

"İyi de zorlayarak da sevgi olmuyor ve üstelik herkes ve her şey de sevilmiyor ki"; değil mi?

Böyle düşünmek ve hissetmekte yanlış olan bir şey yok. Bildikleri, bildiğini düşündükleri, insanı her türlü düşünce ve yargı noktasına vardırabilir. Her şeyi kolay ya da zor, saçma ya da mantıklı yapabilir. Sevgiye açılmak biraz da bu yüzden bilgiye açılmaktır. İnsan ancak bilmediklerini de bilir olduğunda (ve belki en nihayet bir gün her şeyi hatırladığında) sevgi ya da herhangi başka bir şey için kendini zorlamayacaktır. Çünkü sevemediğinin yerinde kendini gördüğünde sevemediğinin aslında kendisi olduğunu kavrayacak ve artık sevmeye açılacaktır.

Sen ve ben olmadığında;
"Nihayet sadece seveceksiniz."

19 Nisan 2007

Eğlence

Yaşamak diye bir amacının olmasını
ya da olmamasını;

Yaşam takar mı?

Sorular biterse bir gün

Cevaplar yine de akar mı?

Bulmacayı çözsen de çözmesen de

Eğlence hep seninle yaşar mı?



Ve unutmadan;
Ölüm yaşamlarımızın yarısını tutar gibi geliyor bana; çünkü ölmeyen hiçbir şey yeni bir yaşama yer bırakmaz diye bir his var bende. Bilmem ki:)

11 Nisan 2007

Yaşıyor Musun Ölüyor Musun?

Sevdikçe yaşıyorsun Ve
Korktukça ölüyorsun...

Verdikçe yaşıyorsun Ve
İstedikçe ölüyorsun...

Kendini buldukça yaşıyorsun Ve
Kendini aradıkça ölüyorsun...

Ölümüne izin verdikçe yaşıyorsun Ve
Yaşama tutundukça ölüyorsun...

Şimdi sen söyle;
Yaşıyor musun, ölüyor musun?

06 Nisan 2007

Sen Sen Ol..

Hayat devrimcidir.
Önce ölmektir çünkü yaşamak
Ve tersyüz etmeden kendini
Mümkün değildir tanımak

Gel. Tersyüz et kendini ve başladığın yere yine gel. Binlerce yola vur kendini ve dur bir an. İster çamura bat, ister bulutlarda uç; ister savrul rüzgarda karanlık diyarlara; bir nefes soluklan. Tümlen bu toz toprak içinde. Bu kör duman karmaşada bütünlen ve yine gel. Korkma özgürlükten. Eksik olduğunu sandığın şeyi tamamlamaya çabala ya da esaretini özgürlük san istersen. Öyle ya da böyle, en nihayet, geç esaretten. Özgürlükte sevgiden başka birşeyle karşılaşamayacaksın. Bakın etrafına ve ara. Ama gittiğin yerde de geldiğin yerde de sadece ona varacaksın. Bugünde ya da bir başka günde hep onunla kucaklaşacaksın.

Sevgi özgürlüğü verir ya da sevgi yoksa ancak esaret vardır.

Özgürlük sevgiye çıkarır ya da özgürlük yoksa yollar çıkmaza bağlanır.

Hakikatin yollarından, çirkeflere bulansın ya da bulanmasın; ruhunu, kalbini, gözünü açabilenler geçer. Aç gözünü, aç gönlünü ve gel öyleyse. Sevgiye açıl ve hangi yoldan istersen o yoldan gel. Öylece gel. O yolları geçtiğinde bileceksin; yolda başına ördüğün her çorap bir hediyedir sana. Bilsen de bilmesen de sen gel. Dur bir an, bir nefes soluklan ve yine gel.

Özgürleştirdiğin sen ol. Sen olmayan, senin ne kölen ne efendin. Sevdiğinde, köleyi de efendiyi de sende birledin. Sen olmayana seni kat. Sen olmayanı seninle var et. Sen olmayanı seninle yücelt. Sen olmayanı seninle özgürleştir. Ve eğer istersen; sen olmayanı sende tüket ve yine gel.

Sen sen ol, senden vazgeçme. Sen sen ol, senden başkasına kendini yar etme. Sen sen ol, sen olmayandan geç. Sen sen ol dur bir an; bir nefes soluklan ve yine gel.

Sana gel. Sende olana gel.. Senin olana gel...

GEL.