29 Ocak 2015

İNSAN BIRAKMAYI ÖĞRENMELİDİR

Bu Dünyaya çırılçıplak ve saf geliriz. Sonra kendimizden utanmayı öğreniriz.
Sağlıksız bir ‘ben'; eskimiş, parçalanmış, paçavraya dönmüş bir elbisedir.
Sağlıklı bir ‘ben’ ise zamanı geldiğinde – eskidikçe – yenilenen bir elbisedir.
Bu Dünyada en iyi elbise, ağırbaşlı ve olgun bir masumiyettir.
İnsan fazlalıklarından, açgözlülüğünden ve gösterişinden utanmayı öğrenmelidir.

Bu Dünyaya aciz geliriz. Hayatta kalmak için içgüdüsel olarak, bulduğumuz her şeye tutunmayı öğreniriz.
Sağlıksız bir ‘ben’, elini verip kolunu kurtaramadığın ve tutunduğuna bağımlı kılan bir kancadır.
Sağlıklı bir ben ise – saygı ve güven çerçevesinde, tüm varlıklarla – ele ele verip birbirini ve hayatı yücelttiğin bir işbirliğidir.
Bu Dünyada en iyi kanca, düşmene izin vermeyip tutan ve aynı anda yükselmene mani olmayıp, bırakan kancadır.
İnsan kendi kanatlarına tutunmayı öğrenmelidir.

Bu Dünyaya gören gözlerle ve fakat cahil geliriz. Kör cahillerin arasında, acıdan sakınmanın en uygun yolunun, gözlerini kapalı tutmak olduğunu öğreniriz.
Sağlıksız bir ‘ben’, toplumdan ezber edilmiş, tatsız, gözü kapalı tekrar eden bir hikâyedir.
Sağlıklı bir ‘ben’, korkuyla kapatılan gözlere şefkatle dokunmaya dair, bir uyanış, diriliş hikâyesidir.
Bu Dünyada en iyi hikâye, kurgusu ancak yazarken beliriveren ve mürekkebi yazıya geçtiği anda uçup kaybolan – her dem ‘tadına vararak’ yazmakta olduğumuz hikâyedir.
İnsan acıdan sakınmanın, hem lezzetli hem de acı yaratmayan yollarını öğrenmelidir.

Bu Dünyaya canlı ve cesur geliriz. Sonra korkmayı ve durağanlaşmayı öğreniriz.
Sağlıksız bir ‘ben’, kabullenilmiş esaretinden ötürü kendine öfkeli bir savaşçıdır; hırçınlığını ya Dünyaya kusar ya kendini zehirleyerek, mütemadiyen zarar verir.
Sağlıklı bir ‘ben’ ise o öfkeyi kökünden sökmeye ve kendi özünü bulmaya adanmış, gerçek bir savaşçıdır.
Bu Dünyada en büyük savaşçı, savaşmadan savaşan ve hiç kimseye kaybettirmeden kazanandır.
İnsan korkmaktan korkmayı ve korkmadan akmayı öğrenmelidir.

Bu Dünyaya benzersiz, özgün, yaşama sevinciyle ve merak dolu geliriz.
Sağlıksız bir ‘ben’, içine doğduğumuz Dünyanın sıradan, ölgün, yaşamdan çekilmiş ve kayıtsız bakışından yapılma – kalın bir perdedir.
Sağlıklı bir ‘ben’, içeridekini örten ama Dünyanın güneşini de, içeri alan bir perdedir.
Bu Dünyada en iyi perde, içi dışı bir olmaktır.
İnsan kendi ışıltısıyla arasına giren perdeleri sıyırmayı öğrenmelidir.

Velhasıl ‘ben'; ‘öteki’ de diyebileceğimiz bu Dünya ile ilişkimizi ve o ilişkide var olmamızı mümkün kılar. O ilişki olmadan öleceğimiz zannıyla da, bizi ilişkide olduğumuz her şeye bağımlı kılar. Var olma kaygısı bırakıldığında artık ‘ben’ de bırakılabilir.

İnsan hepsini bırakmayı öğrenmelidir.