15 Nisan 2015

DOĞRU – YANLIŞ

İnsanın eriştiği ve içinde bulunduğu bilinç düzeyine bağlı olarak doğrusu da eğrisi de değişir. Cahil aklıyla insana doğru görünen şey, cehaletinin yarattığı acıyla yüzleştiğinde artık yanlış görünecektir. O halde acı orada olduğu sürece yanlışı, doğru bellemektesin demektir. Çocuk aklıyla insana doğru gelen şey, biraz olgunlaştığında artık yanlış ve saçma olacaktır. O halde hamlık orada olduğu sürece yanlışı, doğru bellemektesin demektir.

İnsanın içinde olduğu bilinç düzeyi yükseldikçe, yani insan olgunlaştıkça sadece doğrunun ve yanlışın tanımı değişmez. Bir zaman önce yanlış görünen şey, tadı buruk ya da acı da olsa, aynı zamanda insanı olgunlaştırmaya yardımcı koşullar da yarattığından, doğrunun bir parçası olarak görülmeye başlar. Yani yanlış denilen kavram yavaş yavaş silinmeye başlar. Yanlıştan dönmek ve yanlıştan öğrenmek; yanlışı doğruya bağlar. Dolayısıyla dünün yanlışı bugünün muhtemel doğrusudur.

Yanlış fikri silindikçe doğru-yanlış ayırımının yerini, deneyim ve onun lezzeti alır. İnsan bu ayrımı yapabilir olduğunda, bazen cehaletin bir başka formuna saplanıp kalır. Nasılsa doğru-yanlış diye bir şey yok; o zaman keyfime göre takılayım – nasılsa her şey deneyim.

Doğru ve yanlış vardır – eğer arzu ve tercih var ise. Çünkü arzulayan “kendince’ bir kıstasa (doğru/yanlış cetveline) göre tercihte bulunuyor demektir. Yani “her şey deneyim, nasılsa yanlış bir şey yok” diyerek arzularının peşinde koşan kişi, diliyle söylediğinin henüz idrakinde değil demektir. Ektiği deneyimden ötürü biçeceği sonuç, acı olacaktır. Çünkü ‘acı, arzuyu izler’. Ve o acı da bazen dile gelenin, idrake de uğraması içindir.

Doğru ve yanlış var ise insan öğrendiği nispetinde, doğruyu yaşamaktan ve yanlıştan sakınmaktan sorumludur. Zira bilgi güçtür ve güç, sorumluluktur. Bu sorumluluk, esasen insanın kendi özüne karşı sorumluluğudur. İnsan kaldıramayacağı yük ile sınanmaz.

Doğru ve yanlış işlevsizdir – eğer arzular dinmiş ve tercihler yapmak yerine olana teslimiyet ve her durumda memnuniyet hali var ise… İşin ilginci bu da, söylendiği kadar kolay idrakine varılası bir şey değildir. Hastalık varken; ayrılık, ölüm varken; can acısı varken bile olana teslimiyet ve memnuniyet hali içinde kalabilmek her yiğidin harcı değildir. Hatta değil düşman, artık dost dahi seni incitemiyorsa ham meyve dalından düşmeye durdu demektir.

Doğru ve yanlış işlevsiz ise sorumluluk yoktur. Zira birlik oradadır. Kimse kimseye yanlış yapamaz ve kimse kimseye bir şey de veremez. Kim, kime karşı sorumlu olacak ki? Olduğum, hayattan ayrı değildir ve ayıracak biri de yoktur.

Hiç yorum yok: