26 Temmuz 2013

Çizgi – Düzlem – Bütün ve KADER

Hayata ve ona dâhil her şeye; olaylara, olgulara, süreçlere, sonuçlara vs. çizgisel bakanlar, her durumda tek bir açıklamayla her şeyi kavramaya meylederler ve seçeneksiz olduklarından bir süre sonra diğerlerine, kadere ve aslında Tanrıya lanet okurlar. Kendilerini iman etmeden inanmaya zorlarlar ve inandıkları doğrularla katliam yaparlar. Önce gerçeği cehaletleriyle katlederler sonra da olası diğer gerçekliklerle zalimce savaşırlar. Genellemeler ve peşin hükümlerle yaşarlar. Onların bazıları için mesela, insanlar (erkekler/kadınlar, ötekiler) kötüdür ve başka türlü değildir. Onlar için çokça imkânsız olan şey vardır. Örneğin bir adam bir kadına sokak ortasında tokat atmışsa, bu kesinlikle kötü bir şeydir, adam kesinlikle kötü bir adamdır ve cezalandırılmalıdır. Oysa olası yüzlerce farklı senaryo içerisinde, aynı sahne; adamın çok iyi niyetli olduğunu ve çok doğru bir şey yaptığını gösterebilir.

Hayata ve ona dâhil her şeye; olaylara, olgulara, süreçlere, sonuçlara vs. düzlemsel bakanlar, çokça seçeneğin arasında döner dolaşır, nihayetinde hep kendi kuyruklarını yakalamaya çabaladıklarından habersiz, umut, hayal kırıklığı, yeni umut döngüsünde yaşarlar. Sebep – sonuç ilişkileri kurarlar ve belirgin sonuçlara dair; olası, birbirinden farklı, çokça sebep olduğundan sonuçları anlamak için çokça analiz etmek gerektiğini düşünürler. Analizler aracılığıyla her şeyi kavramaya meylederler ve seçeneklerini geliştirme uğraşı verirler. Aslında kendilerini, hayatı, ötekileri, değiştirmeye uğraşırlar ve kaderin ellerinde olduğuna ve bir Tanrıya da pek ihtiyaç olmadığına inanırlar. Bunların bir şansları vardır ve bunlar, mevcut inançlarını aşabildikleri ölçüde iman yolcusudurlar. Onlar gerçeğe açıkmış gibi dururlar. Ancak gerçeği kavrayarak onu çıkarları doğrultusunda 'kullanmak' derdindedirler. Onlar için olası olabilen ve olası olamayan şeyler vardır. Örneğin bir adam bir kadına sokak ortasında tokat atmışsa o kötü bir şey yapmıştır ve dolayısıyla kötü bir adam olması olasıdır ve muhtemelen cezalandırılmalıdır. Ama önce analiz etmek lazımdır; adam acaba o kadına neden sokak ortasında tokat atmıştır. Hafifletici sebepler veya farklı açıklamalar var mıdır?

Hayata ve ona dâhil her şeye; olaylara, olgulara, süreçlere, sonuçlara vs. küresel bakanlar, her durumda, farklı düzlemlerdeki insanlar için çokça farklı açıklama ve sayısız farklı düzlem görürler. Hayatta sayısız seçenek vardır ve imkânsız olan, gayet de mümkündür. Her şeyin sınırsız sayıda farklı açıklaması vardır ve bu açıklamalar birbiriyle çelişiyor görünseler de görüntü ya da açıklama göreceli; öz ya da mana mutlak olarak bütünseldirler. Sebep sonuç ilişkileri kurmaya gerek yoktur ve her şey kendiliğinden gayet de kıvamında ve tam da olması gerektiği gibi olmaktadır. Kader, iradenin üstündedir ve irade, özgür ve fakat kaderin hizmetindedir. Körlük hiçbir şeyi görememenin ve analiz ise parçayı görüp bütünü görememenin sebebidir. Dolayısıyla bir değiştiren yoktur ve her şey değişmektedir. Bir tutan ya da tutunan yoktur ve her şey kucaklaşmaktadır. Bir sevilmek isteyen ya da sevmeye çabalayan yoktur ve sevgi her şeyin ta kendiliğindedir. Bir kontrol eden, bir sakınan, bir güvence arayan yoktur ve her şey güvendedir. Tanrıyla ilgili bir fikre ya da inanca da ihtiyaç yoktur ve yine de Tanrı anlayan olmadan anlaşılır; gören olmadan görülebilir, bilen olmadan bilinebilir olarak hep orada ve her yerdedir. Bunlar, sadece mevcut bir gerçeğe ilişkin sayısız açıklamanın değil sayısız gerçeğin mevcut olduğunu sezerler. O yüzden bir açıklama yaparak durağan gerçekliklere hizmet ederken hareketin dışında kalmak lüzûmu hissetmezler. Örneğin bir adam bir kadına sokak ortasında tokat atmışsa sadece bir adam bir kadına sokak ortasında tokat atmıştır. Öncülleri analiz etmek ya da sonuçları beklentiye dökmek, tokattan öteye durağan bir kurmacayla sınırlamak ve sınırlanmaktır. Olan, sınırsız sayıda sebepten olmuştur ve yine sınırsız sayıda sebepten olduğu gibi – öyle olmuştur ve hikâyenin devamı aynen hikâyenin başı gibi her zaman sürprizdir.

Kader, sessizce avına ilerleyen bir yılan gibi;
Kader, yatağında bilgece akan bir nehir gibi;
Kader, usul usul ve yolundan şaşmadan;
– ilerler.

İnsan, kendi gözlerini kamaştıran zekâsıyla, işleri sadece daha karmaşık hale getirir.
İnsan, çok güçlü olduğunu sandığı iradesiyle, sadece zorlar ve olmakta olanı yolundan saptırabileceğini sanır.

Kader, insanın acelesiyle, telaşıyla da korkusu, debelenmesiyle de ilgilenmez.
Kader, şaşmaz bir mutlaklıkla insana ve insan şaşmaz bir mutlaklıkla kaderine hizmet eder.

Yaşanması gereken yaşanır.
Görülmesi gereken görülür.
Bitmesi gereken biter.
Ölmesi gereken ölür.

Lezzet ise bir sırdır ve sırra eren; yaşarken de, görürken de, biterken de ve ölürken de lezzete dönüşür.

Hiç yorum yok: