14 Ekim 2009

Hayatla Bir Nefes


Hayat her daim esnektir ve belki de evren, genişleyip daralan bir boşluktan ibarettir. Hatta kim bilir, belki evren de aslında insan gibi nefes alıp vermektedir. Değişmeyen şey, hareket ve hareketsizlik arasındaki sonsuz nefes alış verişidir; doluyla boş arasındaki akıştır. Değişen şey ise her alış-verişle yeni güzelliklerin evrene saçılmasıdır. O yüzden bir akordeon gibi hayatla bir nefes esneyebilmeli insan. Ve kim ki esnemeyi beceremez, hayat esnerken o sıkışır kalır; kaskatı kesilir, büzülür ve bozulmaya başlar.

Kim ki alış-verişte sıkıntısı vardır esneyemez. Almalı ve vermeli insan oysa – verebilmeli ve alabilmeli. Dostlar alış-verişte görmeli. İnsan hiçbir şeyi kendinde ve kendini hiçbir şeyde "tutmamayı” becerebilmeli.

Alış-veriş zenginleştirir insanı, akış büyütür ve güzelleştirir. Güzelleşen insan kaçınılmaz olarak hayatı da güzelleştirir. Dünyaya bakıp güzel hayatlar gören insanların, kendisidir güzel olan, tam da bu yüzden…

Kimi insan esnemekten korkar ve kendini tutar. Ne başka gönüllere akar ne de başkaları onun gönlünde akacak yer bulur. Böyle insanlara, tek başınalık yeter görünür.

Kim ki tek başınalık yeter, kendinden yer.

Su gibi olmalı oysa insan; kabından taştıkça, aktıkça arınmalı; ferahlamalı. El vererek, can vererek, kendini vererek; ferahlamalı. Kendini tutan insan, kendindeki güzelliği de örter korkularıyla ve bir süre sonra artık ne kendinde ne de dünyada bir güzellik göremez olur.

Kimi insan esnemekten korkar ve bir meselede; ilişkide, parada, engelde tutulur kalır. İnsan eksiğinin tutsağıdır oysa. Ve insan her neye yapışmışsa artık onun bir parçası olur. Bağımlıdır artık. Böyle insanlara kendileri asla yetmez. Mesele hep “kendilerinin yakasını bırakmayan” öteki olur.

Kim ki kendine kendisi yetmez, yeten bir şey de göremez.

Eksiği meselesini büyütür sürekli. Böylece zamanla her şey aşılamaz meselelere dönüşür. Böyle insan hep kendi etrafında döner durur ve meseleyi dışarıda sanır. Okyanus gibi olmalı oysa insan, kabı geniş olmalı, büyüklüğünün farkına varmalı ve tüm kirleri kendi derinliğinde çözmeli, arındırmalı… Kucaklayarak, sarmalayarak, eksiği tamamlamalı. Kendini, eksik olanda tutan insan, kendindeki güzelliği değil eksik olandaki yetersizliği görür ve bir süre sonra yeterli bir şey de göremez olur hayatta.

Esneyebilmek için cüret edebilmeli insan. Bulunduğu yerden bir adım öte yana kıpırdayabilmeli. Denemediğini deneyebilmeli; söylemediğini söyleyebilmeli. Bundan bir şey çıkarıp çıkardığıyla geri dönebilmeli. Ve tüm bunları görev hissiyle, mecburiyetten ya da ihtiyaçtan değil; zorlamayla hiç değil suyun akışındaki doğallıkla yapabilmeli.

Ve elbette kendine yetebilmeli insan. Arayış ve çabalamaya da ara verebilmeli. Ve her arada görebilmeli ki nasılsa bir gün kendisi kendisine yine yetmeyecektir. Yine yeni güzellikler saçmak için evrene, bulunduğu yeri terk edecektir.

4 yorum:

Aska doğru dedi ki...

Ali bey, Afrika havası olan bu güzel resmi nereden buldunuz?
yaziniz cok hos. elinize kalbinize saglik. selamlar..

Ali Karakuş dedi ki...

Resim çok hoş bence de; google sağolsun. Ses ve yorum için çok teşekkürler. Sevgi ve selamlar..

temel içgüdü dedi ki...

sizi izliyorum
sizden öğreniyorum
sizinle yol alıyorum şu sıralar..
iyi ki varsınız..şükürler ve teşekkürler..

Ali Karakuş dedi ki...

Ne mutlu... İyi ki siz de varsınız. Teşekkür ederim.