02 Şubat 2009

Çekim Yasası ya da Meraklıları İçin "Sır" 4


1.Kendi tepkilerimizi ve dolayısıyla elde ettiğimiz sonuçları belirleyen ya da şekillendiren aslında nedir?

İki ana karar verme ve dolayısıyla da tepki gösterme şekli vardır. Birincisi içinde bulunduğumuz anda “hür irade”mizle bilinçli seçimler yapmak ikincisi de otomatik, alışkanlıkla, geçmişe ait “bilinçaltı” seçimlerle yaşamaktır. Örneğin birisi bize bir toplantı ortamında küçük düşürücü bir şaka yaptığında geçmişte benzer durumlarda verdiğimizi tepkinin aynısını (mesela kızgınlıkla karşılık verme ya da belki o an için önemsememiş gibi yapma) düşünmeksizin ortaya koyuyorsak bu bilinçaltı bir tepkidir. Oysa bu durumla karşılaştığımızda eski tepkilerimizden daha akıllı ve durumu iyileştirebilecek yeni bir seçenek yaratabiliyorsak ya da alternatif seçeneklerimizin en uygununu seçerek karar veriyor isek bu da bilinçli karar vermektir. Ortalama bir insanın tepkilerinin tamamına yakını otomatiktir. Fakat hayat ve çevresel koşullar hızla değişirken değişmeyen tepki ve alışkanlıklar bizi sürekli geriye götürür.

Bu da şu anlama gelir: “insan hayatını kaliteli ve yeni seçimlerle yenilemek dururken kendisini tekrar eder ve benzer durumları tekrar tekrar yaşayıp (kendisini değiştirmek yerine) kendisinin dışındaki insanların, durumların, koşulların, hayatın değişmesini bekler. Hayat değişir değişmesine de otomatik tepkiler veren insanların umduğu gibi değil.

2.Hayata ve bana getirdiklerine karşı nasıl daha kaliteli tepkiler verilebilir?

Kaliteli tepkiler verebilmek için öncelikle otomatik tepki verme alışkanlığından sıyrılıp bilinçli seçimler yapabilmeyi öğrenmemiz gerekir. Bunun için de tepki vermekten karar vermeye geçmemiz gerekir.

Öncelikle tepki vermek çok hızlı gerçekleşir. Öyleyse bilinçli karar vermek için ilk olarak kendimize bir nefeslik aralık yaratmamız ya da yavaşlamayı öğrenmemiz gerekir. Üzerimizde hayatın, işlerin, insanların baskısı varken sakin, güvende ve rahat olabilmek akıllı karar verebilmenin ilk şartıdır. Bu birçok insana başlangıçta çok zor hatta imkânsızmış gibi görünür. Ancak denedikçe ve üzerinde çalıştıkça gelişir ve zamanla otomatikleşir. Yani işin ilginç tarafı kaliteli tepkiler vermek de otomatik bir alışkanlığa dönüştürülebilir. İnsan yavaşladıkça farklı seçeneklerini görebilir, değerlendirebilir ve seçebilir hale gelir. Bu durum aynen çok büyük hızla araç kullanmaya benzetilebilir. Hızlandıkça farkındalık daralır, araca ve yola hâkimiyet ve kontrol zorlaşır. Kaza yapma olasılığı artar. Değerli olan hava ve yol koşullarına göre aracın ve sürücünün durumuna göre vites küçültüp büyüterek aracı layıkıyla kullanmaktır. Hayatımızda çözümsüz veya zor sorunların olduğu değer verdiğimiz alanlarında vites küçültmeli, yavaşlamalı, tepkilerimizi ertelemeli işlerin iyi gittiği alanlarda ise hızlanıp performans üretmeyi becerebilmeliyiz.

İkinci olarak arzu ettiğimiz sonuçları üretmeyen kalitesiz tepkilerimizi belirleyerek bunların sadece hayatla ve sorunlarla baş edebilmek için bizim benimseyip kullanmakta olduğumuz birer model olduğunu görmemiz ve yeni davranış modelleri yaratarak bunları alışkanlığa dönüştürmemiz gerekir. Yani kendimizi ve ötekileri yargılamakta sakınarak yeni yollar (söz,davranış, tepki…) denemeyi sürdürmemiz gerekir.

3.Potansiyel olarak var olan enerjimizi, hayatta başarı için çevresel koşulları da temel alarak nasıl kullanabiliriz?

Çevresel koşullar büyük bir seçenek havuzu ya da akvaryum gibidir ve bizler de o akvaryumdaki balıklar. Akvaryumun sınırları bizim kişisel olgunluğumuzun sınırlarıdır. Akvaryumun suyu öğrendiklerimizdir. Akvaryumun suyu kendimize ve hayata ilişkin bildiklerimizin gerçeğe yakın ya da uzak olması ölçüsünde kirli ya da temizdir. Gerçekte hayat sınırsız bir okyanustur. Ama bilinmeyen bizi korkutur ve kendimizi akvaryumumuzun güvenli olduğunu kabul ettiğimiz sınırlarında yaşamak zorunda hissederiz. Aslında hayatta başarı demek kendimle ilgili gerçeği öğrenmek ve bunu sınırlarımı genişletmek için kullanmak demektir. Gerçek sır kendini bilmektir. Kendini bilen için korku ve sınır yoktur. O sırra ermek için kendini tüm korku içeren kabuklarından sıyırmak ve öz ile kucaklaşmak gerekir. Bunun tek yolu kendi başına ördüğün tüm çorapları (karşılaştığın problemleri) kendini yenilemek ve keşfetmek için bir araç olarak kullanmaktır. Diğer bir deyişle geçmişte yaşanılan deneyimleri yorumlayarak oluşturduğumuz otomatik tepkilerden şu anın hür seçimlerine geçerek, belirsizliklerden, yanlış anlamalardan ve kibirden gerçeğe erişmek gerekir.

4.Çekim yasası kuramını, iş yaşamımıza nasıl adapte edebiliriz?

İş dünyasındaki sorunlara da aslında bize kendimize bakmamız ve çözümü dışarıda değil içeride görmemiz gerektiğini hatırlatan birer hediye muamelesi yaparak. Bence çekim yasasının en gerçekçi yorumu şu olabilir; “Neyi öğrenmeniz gerekiyorsa ona uygun dersi, meseleyi hayatınıza çekersiniz.” Hayatınıza istediğiniz, arzu ettiğiniz şeyi çektiğiniz kadar korktuğunuz şeyi de çekersiniz. Siz korkusuz olana ve her şeyi olduğu gibi kabullenerek, severek yaşayana kadar çekim yasası önünüze sürekli sorun koyacaktır. İş dünyasının diliyle konuşayım: liderler vizyon yaratarak arzu edilen sonuca hayale şevk, heyecan, tutku içeren bir çekim alanı yaratırlar. Oysa birçok yönetici sevgiyle değil korkuyla, güçle, otoriteyle yönetmeye çabalar. Bu yöneticilerin kendilerine, ekiplerine ve kurumlarına sorun çekeceği açıktır.

5.Bilinçaltı birikimlerimiz, karşılaştığımız problem ya da kararlarda bizi nasıl etkiliyor?

Hem olumlu hem olumsuz etkiliyor. Birikimler kaliteli ise akvaryumun suyu temiz oluyor. Balık uzun yaşıyor. Aksi durumda kirli suda balık çabucak hayatını bir yük, mecburiyet ve mücadeleye dönüşmüş bulabiliyor. Yine de hatırlatmakta fayda var akvaryumun suyu ne kadar temiz olursa olsun yenilenmek zorundadır. (Çünkü hayat sürekli yenileniyor.) Yeni şeyler öğrenmeyen, kendisini tekrar eden insan alışkanlıkları ne kadar ona başarıyı da getirse başarısızlıkla yüzleşecektir. Bilinçaltını temizle ve daha da önemlisi bilinçli yaşa.

6.Bu konun bir uzmanı olarak, kendiniz karşılaştığınız problemlerde sorun çözme yönteminizi ne tür bir sıralama ile planlayıp belirliyorsunuz?

•Öncelikle gülümsüyorum.
•Sonra problemle barışıyorum. Problemin bir hediye olduğunu kendime hatırlatıyorum.
•“Burada öğrenmem gereken, farklı düşünmem, söylemem, yapmam gereken şey nedir?” sorusunu kendime soruyorum.
•Sonra demleniyorum, içimdeki bilgeliğe bana bir yol göstermesi için kendime izin veriyorum.
•Çözümün kesinliğine, hayatın güzelliğine, her şeyin hayrıma olduğuna, Tanrıya ve gelene güveniyorum.
•Bulduğum çözümü eyleme geçiriyorum.
•Olmazsa yine gülümsüyorum, yine…(yukarıdaki maddeleri tekrarlıyorum)
•Olursa teşekkür ediyorum.
•Teşekkür ediyorum, şükrediyorum.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Zaman, zaman unutmus da olsam yaziniz bana tekrar neyi
hatirlamam gerektigini ,zor gibi gözüken anlarin hayat deneyimime bir katki oldugunu tekrar animsatti. Tesekkür Ederim...

Nergil Çaliskanoglu