30 Temmuz 2014

DENGEMİ ARIYORUM

Ömrümde söyleyeceğim sözü, hep patavatsızlık derecesinde bir açıklıkla dile getirdim. Dostlarım beni çokça uyardılar bu konuda; zamanından önce söylenmiş sözler, çokça fırsat kaçırmana ve gereksiz acılar çekmene sebep olur, oluyor diye. Hakları var, yok değil; az acı olmadı hayatımda. Ama kendimi gizleyemiyorum, taktik oyunlar filan oynayamıyorum. Oynamaya kalkarsam, muhakkak elime yüzüme bulaştırıyorum. Öğrenmem gerektiğini düşündüğümden değil ama anlamak istediğimden, öğrenmeye çalışıyorum şimdilerde... İnsanoğlunun korkuları üzerine kurduğu Dünyayı görüp hayrete düşüyorum sık sık. Yalnız kalmanın, işsiz ya da parasız kalmanın kendisi, insanın bu ya da benzer korkuları yaşamamak adına bulduğu taktik çözümlerden çok daha kolay, gerçek ve soylu geliyor bana.

Çokça iş değiştirmek durumunda kaldım mesela, yöneticilerimin diliyle ve onların beklentilerine uygun konuşamadığım için. Çokça iş batırdım mesela, müşterilerin diliyle onların beklentilerine uygun konuşamadığım için. Esnek olmaktan bahsetmiyorum; kendimce doğru bildiğim yoldan şaşmamaktan, sözümü sakınmadan ve hesap yapmadan söylemekten ve yürümekten söz ediyorum. Sonuçta işsiz ve parasız bolca zamanım oldu. Amma velakin gönlümdeki mutlulukla yapacağım işi bulma ve onu var etme gücüm oldu binlerce kere şükürler olsun ki.

İlişkilerim derseniz, çokça yalnızlık çektim ömrümde... Çoğu zaman tanıştığım anda hissettim; bir kadına çekildiğimi ya da onunla özel bir bağımız olamayacağını. Bir kadına çekildiysem; beklemeye, ilişkiyi geliştirmeye, onu korkutmadan yakınlık kurmaya, kalbini kazanmak için numaralar yapmaya hiç yüreğim elvermedi. Hissettiğimi, hissettiğim gibi ve dümdüz söyledim. Belki bu yüzden, sadece iki kadın girdi hayatıma. Daha doğrusu sadece iki kadın böylesi düz konuşan ve yaşayan birisini hem de hiç uzatmadan Dünyasına almaya cür'et etti. Biri ayrıldığım eşim ki bana beni verdi; diğeri ayrıldığım aşkım ki bana Dünyaları verdi. Her ikisi de her daim başımın üzerindedir.

Şimdi ben kimilerince 'patavatsız olmaya' ve 'burnumun dikine gitmeye'; bana sorarsanız, dürüstçe hissettiklerimi, sonuçlarını tartmaya ihtiyaç duymaksızın söylemeye ve yolumda yürümeye devam etmeli miyim? Bilmem ki? Belki bir bilen söyler... Denge bulmayı öğreniyorum herhalde...

Hiç yorum yok: