10 Ocak 2010

Sade Suya Tirit

Hayatta sonlandıramayacağı çok fazla acı vardır insanın ve bu acıların varlığı, harika bir kaçış sağlar aslında insana;

“Asla çözülemeyecek acılar için hayata, Tanrıya ya da birilerine dilediğin kadar öfkelenebilir, küfredebilirsin”.

Hem böylece kendi acılarına hiç sıra gelmemiş olacağından onlarla yüzleşmekten de yırtmış olursun. O yüzden herkes hayatının, kendisinde en çok acı yaratan meselesi üzerinde dönüp durur. Ama pek az insan bu meseleyi fark eder, fark ettiğinde onunla yüzleşir ve çözmeye girişir.

Hayatta insanın canını acıtabilecek çok sayıda ve farklı derinlikte mesele vardır. Bunların bazıları beni bir başkasından daha fazla acıtıyor gibi görünür. Ama görüntü aldatıcıdır ve insanın kendini kandırmak için binbir türlü dolambaçlı yolu, hilesi vardır. Üstelik bir başkası bizim acılarımıza bizim uygun bulduğumuz gibi yaklaşmıyor diye onu sığ ya da duyarsız olmakla suçlayamayız.

Canı acıyan insan, acısına duyarsız olduğunu düşündüklerine karşı katılaşır ve ne kadar iyi niyetli olsa da yeni acılar yaratabilir bilmeden. Kimi belki bunu kelimelerle yapar kimi de topla tüfekle. Acının halkaları böyle büyür dalga dalga.

Acıya son vermek adına, daha çok güç kazanmak uğruna birileri savaşıyor her gün ve gücünü yeni acılar üzerine inşa edip pekiştiriyor. Kimisi bir düşmanla; kimisi yoklukla, fakirlikle; kimisi zulümle, adaletsizlikle savaştığını sanıyor. Ve ne ilginçtir; eğer öğrenebilirse tüm bu savaşlardan çok değerli bir şey kalıyor insana:

Savaştığın şeyin ne olduğu fark etmiyor, en nihayetinde; tek savaşın kendinle ve savaştığın şeyi büyütüyorsun sadece.

Savaştığın şeyi büyütüyorsun!

Savaşmayalım da kaderimize boyun mu eğelim ya da isyan edip intihara mı kalkışalım?

Elbette evet ve elbette hayır!

Pek öyle görünmez ama mücadelede mutluluk vardır; savaşmakta büyük tat vardır. Savaştıkça gücünü bileylersin ve vazgeçmediğin, kaybettiğini kabul etmediğin sürece de kendini var edersin. Zavallı olmaktansa SAVAŞ ve bir şey ol. İnsan, intiharını bile büyük bir amaca bağlayarak taçlandırabilir kendini. Hatta İNTİHAR ET varsa böyle bir amacın ve intiharını bile bir şahadete dönüştür.

Ama dikkat et; savaştıkça gücünü bileyler, güçlendikçe de kendini bir şey sanırsın. Oysa savaşın ötesine geçebilirsen ki bu sıradan insana anlaşılmaz gelir çok zaman; yenilmeyi öğrenirsin sadece, küçülmeyi ve nihayet hiç olmayı.

Hiç olduğunda biriktirecek bir güç de yoktur artık. Nerene saklayacaksın ki? Hiç olduğunda düşmanın yoktur artık; kim kiminle savaşacak ki? Hiç olduğunda bir ihtiyacın yoktur artık; kim isteyecek ki? O zaman hiç aklına getirmediğin, varlığından bile haberdar olmadığın bir kuvvet haline gelirsin, tüm savaşını külliyen bitirebilecek bir kuvvet: SEVGİ

Hak ararken ölmez, öldürmezsin o zaman; ama ne yapsan haktır; can katarsın. Pazar yerinde artıkları toplarken yüzünü saklamazsın o zaman; güzelliğinden utanmazsın. Tinerci çocuktan, esrarkeşten hatta katilden bile korkmazsın o zaman; korkuyla yaratılmış acıları silersin varlığınla.

Ama yok! Sen boş ver; bakma bana. Sade suya tirit bunlar; sıkılma boşuna. Savaş sen; devam et. Bük bileğimi, acıt içimi; eğer bir ben bulabilirsen buralarda.

4 yorum:

tufan dedi ki...

Selamlar.
İlgiyle okudum bazı yazılarınızı,merakım daha arttı,daha sık ziyaretinize gelmeye çalışacağım.

Saygılar sevgiler.

Ali Karakuş dedi ki...

Teşekkür ederim. Çok naziksiniz.

Uma dedi ki...

bir ben bulursa gelsin savassin da, kimedir sozun savasma diye :)

Ali Karakuş dedi ki...

Yazdıklarıma bir okuyucu sade suya tirit bunlar diye takılmıştı, herhalde ben de o takıntıyı devşirdim:)