03 Kasım 2008

Tufan


Elbette aradığım her sorunun cevabı en önce bendedir ve hayat da benim seninle veya ötekilerle oynadığım bir oyun değildir. Elbette kelimelerim her zaman benden taşıp en önce bana akarlar. Elbette sen bir başka bensin ve ben de bir başka sen ve aramızda süregiden dans da bu hayatı yaratır...

Gidişler ve gelişler, kaynayıp durulmalar, yükselip alçalmalar; cehalete, acıya, cinnete, cinayete, kire-pisliğe bulanıp arınmalar… hepsi dalga dalga hayat doğurur. Düşüncelerin dalgası, kelimelere, kelimelerinki hayata dokunur. Nasıl olur anlamazsın; nazik, iyiniyetli bir dokunuş, hiddetli, acımasız bir darbeye kadar varır, uzanır. Düşünceler düşüncelerle; kelimeler kelimelerle savaşır. Mücadele kızışır. Eller, kollar, bacaklar derken silahlar patlar. İnsanoğlu kendisiyle çılgınca çarpışır. Çırpınır kendi kudurmuş dalgaları arasında ve nihayet kendi tufanını yaratır.

Seversin incinirsin; kırılır, gücenirsin. İstersin, ararsın, planlar yahut tuzaklar kurarsın, beklersin. Bazen alırsın beğenmezsin. Bazen alamaz kızar, hiddetlenirsin. Bazen elindedir ve hiç göremezsin. Aslında inatla sevmek istersin ve inatla sevilmek istersin. Bin kez de kırılsan ve bin kez de kırsan yine sevmek ve yine de sevilmek istersin. Ve hayat, bu yüzden her tufandan, her kara delikten, her kırımdan, her yıkımdan başını kaldırır. Ve sen bu yüzden ne kadar korksan da ölemezsin.

Kelimelerin küser bazen, solar bir kuytuda. Kutusunda saklarsın kalbinden geçenleri. Müziğine son verirsin. Çiçeğine su vermezsin. Hayata koyverir kendine gülümsemezsin. Ritmini, rengini, sıcak dokunuşunu esirgersin korkundan. Hayat korkuyu sevmez oysa. Hayat cesareti sever. Hayat kumarbazı; tek elde herşeyini ortaya koyabileni sever. Hayat tüm biriktirdiklerini terk edebileni sever. Hayat kaybedebileni sever. Söz söylemek bir kumardır ve hayat sözünü esirgemeyeni sever. Dokunmak bir kumardır ve hayat tokadı yiyeceğini de bilse ona dokunmaktan kaçmayanı sever. Yaşamak bir kumardır ve hayat hesap yapandan çok coşkuyla yaratanı sever. Hayat bilim adamının ciddiyetinden çok sanatçının eğlencesini sever.

Sen bir yola çıkarsın, bir kelam edersin, bir şeye dokunursun ve hep eksik kalır. Hayat tamamlamaktır. Hiçbir şey yapmasan, kuytuluğunda sessizce, kimselere bulaşmadan yaşasan olmaz; yaşadım diyemezsin. Hayat kire, çamura bulaşmaktır. Ne yaparsan yap ve ne söylersen söyle ötekiler anlamaz; anladığını sanır. Birileri üzülür, birileri güler eğlenir, bir başkası kızar öfkelenir. Hayat bu yüzden bir kumardır. Görünenin; sözlerin, hareketin arkasındaki niyeti ve gerçeği doğru okumak bir sanattır. Asla okuyamayacağın niyet için yargıya varmak ise basitçe kibir. Hayat bu yüzden sanatçıyı sever. Çünkü sanatçının gözü görünmeyenin üzerindedir ve gerçeğe yakın adamdır sanatçı. Çünkü hayat harekettir ve harekete yakın adamdır sanatçı. Çünkü hayat sevmektir ve sevmeye yakın adamdır sanatçı; severken türeten adamdır...

Yaşadım diyeceksen; hayatta yanlış atılmış bir adım olmadığını göreceksin. Kendine izin vereceksin. Her kim adım atmaktadır ona izin vereceksin. Hayatı türeteceksin. Hayat senin oyuncağın ve oyuna küsmeyeceksin. Hayatın seninle oynamasına karşılık vereceksin.

Korkunu sarmala, ona gülümse ve sonra at kendini denize. Hepsinin bitiminde sessizlik ve boşluk mutlaka seni bekler. Kara deliklerde herşey yutulur ve yeniden kusulur; hayat daima sıfırlanır ve birlenir; korkunun sonuna varılır ve testi hep kırılır. Ortaya saçılan ışıklı denizin dalgalarında ise hayat hep yeniden başlamanın bir yolunu bulur.

Korkunu sarmala, ona gülümse ve sonra at kendini denize. Bu denizler ne tufanlar gördü de gene yaşam doğurdu kendinden.

Hiç yorum yok: