Sürgün
İnsan çok değerli bir şeyin peşinde geçirdiği hiçbir anı için üzülmemeli. Sürgün diye bir şey yok sırf bu yüzden belki. Ama o çok değerli şeyi bekleyerek geçirdiği her an için ne demeli acaba? Eski divan şairleri gibi "gelmesin tek o, ben beklerim kıyamete dek mutluluk deminde" mi yoksa "beklemek de peşinde koşmak da birdir bu alemde, kopan yuvasına ricat etmez mi?" mi? Beklemek de bir eylem midir Einstein'ın dediği gibi yoksa ölümcül bir atalet mi Newton'un dediği gibi. Bana öyle geliyor ki hepsinin cevabı farkında olmakta. Bekleyen niye beklediğini arayan niye aradığını bilmiş de seçmişse ikisi de büyük iştir bence. Sabrın meyvesi niye sabrettiğini bilen için çok büyüktür. Ama niye sabrettiğini bilmeyen için sabır acı ve pis bir zehirdir.
Sürgün aşkı büyütür tamam. Ama burada ve şimdi vuslata eremeyenin "ölüm"den geçerek ve bir zaman ereceğini kim söyleyebilir? Hem sürgün bir yer midir yoksa hal mi? Sürgün ve vuslat ancak kendi varlığımda - halimde gerçekse bir adım ötemizde durmuyor mu sevgili? Ve neden hemen şimdi, şu an erişilemesin aşka ve bilinemesin aşk?
Dinlenirken dinlenmeyen yorulur.
Hayattayken yaşamayan zaten ölüdür.
Sürgünse aşkım bende her daim
"Ben" ölürse gönül muradına kavuşur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder